1. Skip to Main Menu
  2. Skip to Content
  3. Skip to Footer
Son Güncellemeler: Haziran 27, 2014

Günümüzde İslam adına mukaddes İslam dinin karalanmak istendiği, İslam adına müslümanların katledildiği, İslam düşmanlarının, el-kaide, selefi, Vahhabi veya en-Nusra adı altında bir takım sapık, İslam zıddı grupları İslam adına sahneye sürerek, bizzat islam’a ve müslümanlara karşı savaş sürdürdüğü ve yine bu ilhadi grupları bahane ederek İslam ülkelerini istilaya çalıştığı bir ortamda Şehid Ayetullah Behişti bundan yıllar önce yazdığı bir makaleyle bu konuya güzel bir şekilde açıklık getirmiştir.

 

Şehid Hüseyin Beheşti

Hamd önde de sonda da anılmakla yeterince anılmayan, düşünülmekle künhüne varılmayan, methedildiğinde methi layığına eriştirilemeyen Yüce Allah’adır.

Allah’ın salât ve selamı âlemlere rahmet Muhammed Mustafa ve onun tertemiz Ehl-i Beyt’i üzerine olsun…

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız.

Böylesi bir makaleyi kaleme alırken gözlerimizin kapakları kapanmaya hasret kalmış ve acılara duçar olmuş bedenlerimizi doyurmakta zorlanıyor olsak da yüce Hak Teâlâ’yı Şerif’e olan umudumuz yıkılmadığından kalemimiz kendi mecrasını bulmaktadır. Böylesi bir makalenin İslam ümmetinin kendi içinde yapmaya korktuğu bir muhasebeyi gözler önüne sermek adına benim gibi ilmi ve kalemi gerçekten Hak Teâlâ’nın lütuf ettiği kadar ilerleyen biri tarafından kaleme alınması da elbette İslam ümmetinin açmazlarını göstermesi açısından manidardır. Yine de büyük belagat üstatlarının salık verdiklerini kendilerinin görmezden geldikleri, Nehc’ül Belaga’yı ezbere bilenlerin uygulamada neler yaşadıkları, Kuran hafızlarının İslam’ın açıkça yasakladığı alanlarda at koşturdukları hepimizin malumudur. Buna rağmen susmayı tercih edip, İslam tehlikedeyken birbirimizi takkiyecilikle suçlamaktan geri durmuyoruz. İftirayı kendimize, ümmete ve hatta Allah’a atıyoruz. Ancak iddia ediyorum tüm bunları İslam ümmeti yapsa da Muhammed – s.a.a. – in ümmeti bu değildir. Resul’ün(s.a.a) dini bu hiç değildir.

Resul (s.a.a) bu dini bu hale düşmesi için getirdiyse, anlamsız hülyalar peşine düştü asırlardır canlar verenler, ama eğer O büyük efendinin, Allah’ın Resul’ünün hülyası adalet dolu bir dünyayı İslam bayrağıyla yaşatmaktıysa o zaman sesimizin soluğumuzun çıkmaması gafletin içine gömülüşümüzden, heyecanımızı maddeye satışımızdan, aklımızı şeytana peşkeş çekişimizden, aşkımızı mahalle partilerinde çektiğimiz birkaç tane esrarda bırakışımızdan, dinimizi afyon kılışımızdandır. Bunu bir kenara yazsın tüm insanlar ki İslam bir gerçeklik dinidir. Akıl dinidir. Sizlerin derk ettiği gibi bir sarhoşluk dini değil.

Allah ayetlerini kullanarak kendi dünya düzeninize kılıflar uyduruşunuz tüm İslam ümmetini ataletin en büyüğüne hapsetmiştir. Allah kelamı sizlerin diline düştüğü gün etkisini yitirmiştir bu toplumda. Sizler bu ümmetin/toplumun içini oyup ve yerine başka bir dünya görüşünü İslam adı altında diktiniz. Siz! Her an Allah adını kalpten değil de durmadan dilde çevirip Allah’ın kendisine değil ismine inananlar! Sizler yoldan çıkışlarınızı, kendi kapılışlarınızı meşrulaştırmak için bizleri kullandınız. Huseynî hülyalarımıza Yezidi sevdalar diktiniz sizler. Zeynebi duşumuza ciğer yiyen kadının şehvetperestliğini aşıladınız. Sizler gül kokusunu bilmeden gülden bahsettiniz. Sizler aşkı bilmeden aşkımızı tükettiniz. Kendi dünya görüşünüzü meşrulaştırmak için gül kokulu Resul’e(s.a.a) işkence ettiniz. Yazıklar olsun bizlere ki kendi Huseynî duruşumuzdan şüphe edip yazdığımız mektupları unuttuk, Zeynebi duruşumuzu unutup şehvetlere koyulduk… Sizlerin gerçek yüzünüzü görememek bize pahalıya patladı. Dinimizi sizin sonradan kurulan ve kendi yaptığınız putlara taptığınız o anlamsız dininize sattık. Bizler ahretimizi sizin dünyanıza sattık. Ne de kötü bir alışveriş yaptık oysa. Ne de kötü davrandık o gül kokulu yâre, o aşktan yaratılmış güzelliğe, Resul-u Ekrem’e(s.a.a). Ama yine de bilesiniz bugün uyanış vaktidir. İslam sancaktarlığını inkılâbın sevdasıyla yanıp tutuşan yürekler aldılar. Alemdar olmak zordur bu yolda bilir hepsi. Ve hepsi artık bu dünyadan geçip şahadet yeminleri ederek aşkı arzulamaktadırlar.

Siz ey İslam ümmeti!

Yetmedi mi bunca zamanlık uyuyuş. Yetmedi mi Allah’ın kitabına ve Allah’a attığınız bunca iftira. Yetmedi mi bu gaflet uykusunu kendinize bir var oluş gibi atfedişiniz. Uyanma zamanı gelmedi mi? Görmüyor musunuz ne haldesiniz?

Herkes görevi üstlenmek ve hakkaniyetine yol alabilmek için bir diğerini beklemekte. Hepimizi sürü psikolojisi sarmış durumda. Sürüdekiler güdülürler bilirsiniz. Sizler ise Allah’ın hür yarattıkları insanlarsınız. Allah’ın verdiği hürlüğü sizlerden kim alacak? Ne çabuk haklarınızdan vazgeçiyorsunuz öyle. Sürü düşünmez, emredileni yapar. Ama Allah sizlere O’ndan geleni bile düşünme izni vermiştir. Allah size şüphe gibi bir durak izni vermiştir. Neden böylesine az düşünmekte ve Muhammedî İslam’ı, dünyevi İslam’a feda etmektesiniz? Tüm hepiniz yarınlarınızda olacakları iyi düşünün. İnkılâp sizlerin gönüllerini nurla doldurmadığı sürece sizler hakikatinize ulaşamayacak ve gerçekliğinizi evlerinizdeki Kuran’a bakmadan fark edemeyeceksiniz.

İndirin artık Kuran’ları duvarlardan. Kuran sizlerin gönlüne inmiş bir kitaptır. Duvarlara asılmak için değil! Uyanış Kuran’la mümkündür, yalnızca onunla… Sizler Kuran’ları güzelce muhafaza ettiğinizi mi düşünüyorsunuz duvarlara astığınızda? İki karton kapak arasındaki sayfaların bir önemi yoktur bilesiniz. Asıl önemli olan muhtevadır. İçeri bilinmeyen bir Kuran yaşamıyordur. Kuran’ı öldürmek Allah’ın dinini tahrif etmektir. Bu da Allah’a küfretmektir. Kuran’ı koruyacak olan Allah elbette size bu nimetin şükrünü de soracaktır. Artık fark etmeden de olsa taptıklarınızı bırakın ve dönün yüzünüzü dümdüz hanif olana, İslam’a. Allah’ın katında tek hakikat odur. Bu bizlerin dinidir. İyi işlerde yarışanların ve hayrı emredip, şerden beri edenlerin dini. Kuran sizler için indi duvarlarınız için değil. Orada sizin şerefiniz ve yüceliğiniz anılmaktadır. Ölülerinize okumak için elinize aldığınız Kuran’ın bilesiniz ne size ne de onlara bir faydası vardır. Bir toplumda Kuran ölüyse, ölüye fayda etmez. Allah’ın dinine yüzünüzü dönmeniz Kuran’ın eliyle olacaktır.

Kesin sınırlarla aramıza çizgiler koyduk bizler. Birbirimizi dışlamak ve farklı mekteplerin mensubu olan din kardeşlerimizi yok saymak istedik. İslam sizlere yasak kılmadı mı kavmiyeti, gurupçuluğu, mezhepçiliği? Sizler halen siyahı beyazdan ayrı mı tutmaktasınız? Hâlbuki ikisini de Allah yaratmadı mı? Allah’ın ayrı tutmadığını siz hangi hakka dayanarak ayırmaktasınız?

Babadan, dededen duyma din kurallarıyla İslam yaşanmaz. İslam dünyanın gerçekçi yüzüdür. Benim dinim dedemin uyguladığı gibidir diyenler cahiliye ateşinin göbeğinde yanmaktadırlar. İslam’ı gerçekçilik aynasından okumayanlar, İslam’ı hurafeler dini haline getirenlerdir. İslam benim babamın dinidir diyenler, İslam’ı babasıyla toprağa gömenlerdir. İslam gerçeğin ta kendisidir deriz bizler onlara. İslam hakikatin özüdür. İslam, kabuğu kemirmek değil, cevizin içini yemektir. Ama elbette bu babadan İslamcıların işine yaramaz. Evet, onlar İslamcıdırlar. Tıpkı kralcı gibi. Ne severler İslam’ı ne de ondan vazgeçerler. Onu tüketip yok ederler, kendileri zaten bir çıkmazın içine düşmüşlerdir. İslamcıdır onlar. Kendilerinde olmayanı satarlar. İslam satarlar onlar… Ama bizim onlara ihtiyacımız yoktur. Bizler İslam’ın sancaktarlığını yapmak isteyenlere açarız gönlümüzü artık.

Dünün dünyasında İslam bizimdi. Bizler de İslam’ı iyi ya da kötü sahiplenirdik. Bugün ise ne İslam bizim ne de bizler İslam’ınız. Hepimiz çıkmaz sokaklarda yaşayan bir sürü çıkmaz beyinli insanız. Düşün dünyamızı örümcek ağları sarmış. Hakikatin penceresini aralamak şöyle dursun, hakikati talep etmek bile aklımızdan silinmiştir. Sömürü dünyasında koca sömürgeciler olduk. Hangimize sorsan ben Huseyn’im der, ama hepimiz Yezid’in ta kendi olduk.

Yeter artık!

Bu gidişe bir dur demek gerek. Ahlaksızlık, kapılarımızı çalmadan giriyor evlerimize. Yatak odalarımız herkesin gözlem yeri oldu. Modern İslamcılar son model arabalarıyla gezerken, başlarını sokacak evleri olmayan binlercesi sokaklarda yatıyor. Yanı başımızdaki evde bir tas çorba pişemezken, bizler çeşit çeşit yemeklerle ziyafetler veriyoruz. Hicretin kaçınılmaz olduğu yerde hicreti bırakıp dinimizi satıyoruz. Züht nerede, hoşgörü ve güzele akmak nerede? Nerede İslam’ın sevecen yüzü? Nerede gerçek İslam’ın şahadet sevdalısı koruyucuları? Nerede Ali’nin Ebuzer’i Ammar’ı?

Satacaksanız artık satın şu dini ve bizler de hicretin aşk kokan yollarına yelken açalım. Ama yeniden başlamaksa dilek, artık maddeciliğin, para aşkının kaleleri yıkılacaktır bilesiniz. Züht deryası dalacaktır evinize. Hoşgörü denizine yelkenler açacaksınız birer birer. Ve İnkılabî İslam’ın sevgi tohumları sizlerin gönüllerinde yeşerdikçe, hepiniz Asr-ı Saadetteki güzellikleri tadacak, gül kokulu yâr ile buluşacaksınız.

Ey Tağut! Dinle!

Canını canan için harcamayı hiç de zor bilmez bir âşık bilesin. Ve artık hisset İslam’ın aşkla çarpan kalplerini. Senin kalen yakında sarsılacak ve büyük bir heyecan ile yeni fetihler yapacak İslam dolu gönüller. Artık bekle… Yakındır Zaferi İslam’ın…

Bekle!

Ve Esselamu Aleykum ve Rahmetullahu ve Berakatuh…


sürümünü yazdırın
No comment for this content.Be first !

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abonman

E-posta adresinizi girin:

Anket

 

1981 yılında Tahran’da Cumhuriyi İslami Partisinin merkez binasında vuku bulan korkunç patlamada şehid düşen  Ayetullah Muhammed Hüseyin Behişti ve 72. yakın çalışma arkadaşının 33. şehadet yıl dönümü merasimi Cuma günü öğleden sonra saat 18.30 ila 20 arasında Tahran’ın Behişti Zehra mezarlığında o şehidin ve 72 yaranını mezarlarının bulunduğu anıt bölümünde düzenlendi.